Vasi atanması ve kısıtlanma sebepleri Türk Medeni Kanunu’nun 396. Ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Vasi atanması için mahkemeye başvurulması ve mahkemece kişinin kısıtlanmasına ve vasi atanmasına karar verilir.

I.Kısıtlanma Sebepleri Nelerdir?

Kısıtlanma sebepleri kanunun 404. Maddesi ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, buna göre kısıtlanma sebepleri sayılmıştır.

  • Küçüklük
  • Akıl Hastalığı veya Akıl Zayıflığı
  • Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim
  • Özgürlüğü bağlayıcı ceza
  • İlgilinin isteği üzerine

Bir kişinin mahkemece kısıtlanmasına karar verilebilir. Kısıtlanma sebepleri aşağıda detaylıca incelenmiştir.

Küçüklük:

18 yaşını doldurmamış her bireyin aksine bir mahkeme kararı bulunmadığı sürece kanun gereğince çocuk sayılması söz konusudur. Her çocuk da 18 yaşını doldurana kadar  anne ve babasının velayeti altındadır. Kısıtlanmayı gerektiren küçüklük velayet altında olmayan çocuklar için söz konusudur. Anne ve babası hayatta olmayan, velayet altında bulunmayan her çocuğun vesayet altına alınarak kendisine bir vasi atanması gerekir. Kanun bazı kamu görevlilerine bu durumu tespit etmeleri halinde bildirim yükümlülüğü getirmiştir. Görevlerini yaparlarken vesayeti gerektiren böyle bir hâlin varlığını öğrenen nüfus memurları, idarî makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.

            Akıl Hastalığı veya Akıl Zayıflığı:

Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı da bireyin kısıtlanmasını gerektiren sebeplerdendir. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlanma kararı verilebilmesi için, kişinin akıl hastalığının ciddi boyutta olması, bunun sağlık raporları ile tespit edilmiş olması gerekir. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlanma yönünden de kanun idarî makamlar, noterler ve mahkemelere, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirme zorunluluğu getirmiştir.

Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim

Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, malvarlığının kötü yönetimi de kısıtlanma sebeplerindendir. Kişinin bu sebeple kısıtlanması için savurganlığının, alkol veya uyuşturucu bağımlılığının söz konusu olması, bu durumun hem kendi hayatı hem de ailesi yönünden zor duruma sokması veya yoksulluğa düşürme tehlikesinin olması gerekir. Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.

            Özgürlüğü Bağlayıcı Ceza:

Özgürlüğü bağlayıcı ceza da kişinin isteği üzerine kısıtlanma sebeplerinden sayılmıştır. Kesinleşmiş hapis cezasının infazı amacıyla ceza infaz kurumunda bulunan ergin bir kişi, isteği üzerine kısıtlanır veya kendisine kayyım atanır. Toplam 5 yıl veya daha fazla kesinleşmiş hapis cezasının infazı amacıyla ceza infaz kurumunda bulunan ergin bir kişi, isteği bulunmasa dahi kişiliğinin veya malvarlığının korunması bakımından gerekli görülmesi hâlinde kısıtlanabilir. Cezayı yerine getirmekle görevli makam hapis cezasının infazına başlandığını derhâl vesayet makamına bildirir. Vesayet makamı karar vermeden önce hükümlüyü dinler. Kanun gereğince 5 yıldan uzun süreli kesinleşmiş hapis cezası olan kişinin isteği olmasa dahi kısıtlanmasına karar verileceği düzenlenmiştir.

            İlgilinin İsteği Üzerine:

Kanun kısıtlanma sebeplerine ilgilinin kısıtlanmayı istemesi sebebiyle şeklinde bir kısıtlanma sebebi eklemiştir. İlgilinin isteği üzerine kısıtlanmasına karar verilebilmesi için; yaşlılığı, engelliliği, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat etmesi gerekir.

II.Vasi Atanması İşlemleri:

Vasi atanması, kısıtlanmasına mahkemece karar verilen bireyler için malvarlığı ve kişilik haklarını korumakla bir kişinin yine mahkemece görevlendirilmesidir. Vasinin kelime anlamı; bir yetimin ya da akılca zayıf birinin malını, mülkünü yöneten kimse şeklindedir. Vasi atanmasına karar veren mahkemeye vesayet makamı denir.

Bir kişinin kısıtlanmasına ve kendisine vasi atanmasına karar verilebilmesi için kısıtlanacak kişinin yerleşim yerinin bulunduğu sulh hukuk mahkemesine dilekçe ile başvurulması gerekir.

Vesayet makamı, bu görevi yapabilecek yetenekte olan bir ergini vasi olarak atar. Gereken durumlarda, bu görevi birlikte veya vesayet makamı tarafından belirlenen yetkileri uyarınca ayrı ayrı yerine getirmek üzere birden çok vasi atanabilir. Haklı sebepler engel olmadıkça, vesayet makamı, vesayet altına alınacak kişinin öncelikle eşini veya yakın hısımlarından birini, vasilik koşullarına sahip olmaları kaydıyla bu göreve atar. Bu atamada yerleşim yerlerinin yakınlığı ve kişisel ilişkiler göz önünde tutulur.

Vesayet altına alınan kimsenin yerleşim yerinde oturanlardan vasiliğe atananlar, bu görevi kabul etmekle yükümlüdürler.

Mahkemece yapılacak araştırma ve inceleme sonucunda bireyin kısıtlanmasına ve vasi atanmasına karar verilmesi halinde bu karar kısıtlanan kişinin Nüfus Müdürlüğüne gecikmesizin bildirilir ve şahsın kısıtlandığı ilan edilir. Kişinin kısıtlanma kararının ilanından önce yaptığı işlemler, iyi niyetli olmaları ve kısıtlandığını bilmiyor olmaları şartıyla üçüncü kişiler açısından geçerlidir.

Vasi atanması kararı ile birlikte vasinin, mahkemenin görevlendireceği bir kişiyle birlikte kısıtlının malvarlığına ilişkin defter tutma, malvarlığını yönetme, paralarının yatırılması, kısıtlıyı koruma ve bütün kişisel işlerinde ona yardım etme görevlerini yerine getirmesi gerekir. Vasinin vesayet altındaki kişi adına kefil olması, vakıf kurması ve önemli bağışlarda bulunması ise kanun gereğince yasaktır. Vasinin ayrıca örneğin kısıtlının şehir dışına çıkarılması, bir davada uzlaşma sağlanması gibi işlemlerde vesayet makamından ayrıca izin alması gerekir.

Vasi, kural olarak iki yıl için atanır. Vesayet makamı, bu süreyi her defasında ikişer yıl uzatabilir. Dört yıl dolunca vasi, vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir.

Kişinin kısıtlanması ve vasi atanmasının mahkemeden talep edilmesi halinde bu davadan feragat edilse dahi mahkemece re’sen araştırmaya devam edilerek kişinin kısıtlanmasının gerekip gerekmediği tespit edilir.

Kısıtlanma ve vasi atanması davası teknik ve hukuki bilgi gerektiren bir dava olup, hak kayıplarına uğramamak adına bu alanda bilgi sahibi ve uzman bir avukattan yardım alınması tavsiye edilir.

III.Emsal Yargıtay Kararları:

  • Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 2012/7412 E., 2012/8343 K. Sayılı ve 02.07.2012 Tarihli Kararında;

 ‘’Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının annesi S.’in akıl hastası olduğundan bahisle Türk Medeni Kanununun 405. maddesi uyarınca kısıtlanmasını, kendisine davacının vasi tayin edilmesini istemiş, mahkemece Bursa Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 06.02.2012 tarihli Uz. Dr. O. Y. imzalı vasi tayinine gerek olmadığı yönündeki raporu gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir.

Türk Medeni Kanununun 409/2.maddesi, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmi sağlık kurulu raporu üzerine karar verilebileceğini, hakimin karar vermeden önce, kurul raporunu gözönünde tutarak kısıtlanması istenilen kişiyi dinleyebileceğini hükme bağlamıştır. Somut olayda akıl hastalığı nedeniyle vasi tayini istemi mahkemece tek hekim raporuna dayanılarak reddedilmiştir. Tek hekim tarafından verilen rapor Türk Medeni Kanununun 405.maddesindeki kısıtlama sebebinin bulunup bulunmadığı hususunda yeterli değildir. Mahkemece kısıtlanması istenilen S.S.’nin tam teşekküllü bir devlet hastanesine veya Adli Tıp ilgili İhtisas Kuruluna sevk edilmesi ve muayenesi yaptırılarak ilgilide Türk Medeni Kanununun 405.maddesinde yer alan kısıtlama sebebinin bulunup bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporu ile tespiti ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.’’

Akıl hastalığı sebebiyle kişinin kısıtlanması için tek hekim raporunun yeterli olmadığı belirtilmiştir.

·         Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 2021/7979 E., 2022/1516 K. Sayılı ve 01.03.2022 Tarihli Kararında;

‘’2-) 6100 Sayılı HMK’nin 369. maddesi gereğince Kanunun açık hükmüne aykırılık halleri resen gözetilerek yapılan temyiz incelemesinde;

Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti medeni hukuktaki, medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekildir. Gerçekten, kimlerin taraf ehliyetine sahip bulundukları Medeni Kanuna göre belirlenir (HUMK m. 38, TMK m. 8 ve 48).

Buna göre medeni haklardan istifade (hak) ehliyeti bulunan her gerçek (MK m. 8) ve tüzel (TMK m. 48) kişi, davada taraf olabilme ehliyetine sahiptir. Taraf olma ehliyeti, medeni haklardan yararlanma hakkının bir sonucu olup; usul hukukunda süje olma, usul hukukundan yararlanma yeteneğidir.

Bir davada tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartlarındandır (HMK m. 114/d).

HMK’nun 308.maddesine göre de davayı kabul, “Kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur.” Davayı kabul etme yetkisi ancak kendisine karşı dava açılmış olan kişiye yani davalıya aittir.

Türk Medeni Kanunu’nun 462/8. maddesi gereğince vasinin davayı kabulü vesayet makamının iznine tabidir. Vasi tarafından izin alınmaksızın yapılan işlemler vasinin izni olmaksızın yaptığı işlem hükmündedir. (TMK m 465).’’

Vasinin vesayeti altındaki kişiye karşı açılan davayı kabul edebilmesi için vasiye sulh mahkemesi tarafından izin verilmiş olması gerektiği, aksi takdirde işlemin vasinin izinsiz yaptığı işlem olarak kabul edileceği belirtilmiştir.